Mustafa Oral
‘Rüya Sineması’ ‘Televizyon ve Kutsal’ ve (İ. Kabil ve A. Şasa ile birlikte) ‘Düş, Gerçek Sinema’ kitaplarında, televizyon-sinema merkezli çalışmalarıyla, kitle kültürünün oluşumuna zemin hazırlayacak değerlendirmelerde bulunan Sadık Yalsızuçanlar ‘Tarafsızlık Masalı’nda popüler kültür aracı haline gelen söz konusu unsurların işlevini olması gereken şekliyle yeniden tanımlamış. El-HABİR’in iletisinin (mesaj) bir vasıtası olabilecek olan iletişim unsurlarının çarpık kullanımı sonucunda nasıl bir endüstri haline geldiğini daha belirgin olarak görüyoruz kitapta. Yazarın sık sık vurguladığı odaklı televizyonculuk tezinde değişik boyutlarda reklamasyonunun ihtilalciliğini önlemek için Mc Luhan’dan Baudrillard’a, Sezai Karakoç’tan Said Nursi’ye kadar geniş bir referans dünyasına atıflarda bulunarak, tezini irdelemeye çalışıyor.
Hayatımızın tüm özgül alanlarını, kendi doğasına sonradan monte edilen özgeciliğiyle kuşatan iletişim araçlarının (psiko-patolojik) bir bağımlılık oluşturduğunu iddia eden yazar, iletişim aracı karşısında pasif halde kalan insanın reflekslerinin ne kadar aşındığının altını ısrarla çiziyor. ‘Medyanın gücü yok, gücün medyası vardır’ diyen İsmet Özel’in nasihatini farklı anlayanlar olduğunu zannetmiş olacak ki, kronik bir sorun haline gelen başörtüsü reklamlarına ve Jet-Pa’nın çıkışlarına değinmeden edememiş yazar. ‘Hakikatin propagandaya ihtiyacı yoktur’ diyen Sezai Karakoç’un sözünü bu konuda belirleyici öğe olarak kullanmış. ‘Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır’ la önsöze giriş yapan yazar sona doğru ‘sezintiler’ini izlememizi tavsiye etmiş.