Mustafa Oral
‘Korku ve Ümit ve Aşk’ devam ediyor, Sadık Yalsızuçanlar’ın ‘Geçen Gün Ömürdendir’ inde. Deneme kitabı olmasına rağmen öyküden gelen ve öykünün DNA’larına kadar sızan bir yazarın kitabı ‘Geçen Gün Ömürdendir’. Öykü-deneme arasında, yayıncının da belirttiği gibi şiirsel tatlar taşıyan kitap, başlıca dört bölümden oluşuyor: ‘İnsan bir yalnızlıktır.’, ‘Hayat müzikle devam eder.’, ‘Sırlı tuğlalar ve zihni tarih bilinci’ ve ‘Zehir sunağı’. Yer yer Cemil Meriç’in ‘Bu Ülke’sini hatırlatan kitabın ilk bölümünde, ölümün gerçek sebepleri olan ayrılıkların, kopuşların, hüzünlerin kırıklıklarını gidermeye çalışmış. İkinci bölümde Tuluyhan Uğurlu’dan Livaneli’ye kadar bir dizi müzisyenin müziklerini konu etmiş yazılarına. Üçüncü bölümde daha çok ‘daha bizden’ olanların ürünleri çerçevesinde değerlendirmelerde bulunmuş. İbrahim Kiras, Necat Turhan, Ramazan Dikmen bunlardan bazıları. ‘Zehir sunağı’na ise, ‘Devlet, herkesin ağır ağır kendi canına kıymasına hayat denilen yer’ diyen Nietzsche ile başlıyor. Bir ‘Devlet Eleştirisi’ klasiği. Bu bölümde yakın dönem olayları belirleyici olmuş. Bir çeşit okuma notları niteliğinde olan bu kitapta ‘Bir yazarın malzemeleri neler olabilir?’ sorusuna net cevaplar alabiliyoruz. Şiir hariç (Aslında her tür yazısında bu var) edebiyatın hemen her alanında ürünler vermiş olan bir yazarın bu kadar zarif ve kolay söyleyebilmesi okuyucuyu şaşırtıyor. Bir çok edebiyatçının, tabir yerinde ise, çuvalladığı konularda Sadık Yalsızuçanlar’ın şiirselliği hiç bırakmadan bir şeyler söylemesi, onun alt yapısının ne kadar sağlam olduğu konusunda bize bilgiler veriyor.