Alberto Manguel
Önümüze koyduğu bu sıradışı –nasıl adlandırmalı? Meditasyon? Rüyet? İtiraf? Kurgu?– metnin başlığında Sadık Yalsızuçanlar tarafından adlandırıldığı hâliyle o “Şey” nedir? Ömer Hayyam ismi, İngilizce’de çevirmenini yani Edward Fitzgerald’ı akla getirir. Fitzgerald, XI. yüzyılın bu Fars bilgininin aşka dair ve mistik şiirlerini yeniden tahayyül ederek İngiltere’de Kraliçe Viktoria döneminin imgeleminde güçlü bir şekilde yer edinmesini sağlamıştı. Dünyanın geri kalanı için Ömer Hayyam bilim adamı, astronom, matematikçi, din bilgini ve Batı’da Saint Francis gibi her şeydeki vecd hâline övgüler düzen bir şairdir.
Sadık Yalsızuçanlar dünyayı Ömer Hayyam’ın gözlerinden görmeyi seçti, dünyaya ve dolayısıyla da onu yaratan Tanrı’ya âşık olan bir adamın gözlerinden. Geleneksel anlamında olmaktan çok şairane bir inanç ameliyesi Sadık Yalsızuçanlar’ın, Fars astronomun kozmik tasavvurundan nihai Sevgili’ye –“şeylerin kendi başlarına bir anlamı olmadığının” birdenbire farkına vararak– incelikle geçiş yapmasına imkân vermektedir. Yalsızuçanlar; şarabı tatmayı şiddetle reddetmeden bütün cömertliği ile hediye olmaklığını anlamaya, emsallerinin manevi ve dünyevi aşklarından ne ruh ne beden fakat hem her şey hem hiçbir şey olan Tek’in aşkına varana dek dostlarının kendinden geçme ve istiğrak halleri aracılığıyla Hayyam’ın, Mekânsızlık Mekânı ya da Sevgili’nin bizzat kendisinin onları ağırladığı “şühûd/zevk Cennetleri”[1] için özlem duymayı öğrenmeyi açıklamasını sağlamaktadır. “Ben dâhil hiç kimse,” der anlatıcı, “güzellik aklını başından aldığı için onun Peygamber’in makamına sahip olmayı çok istemesini tuhaf karşılamadık.”
Dönüşüm ve aydınlanmanın itirafı, “yukarı çıkmak için aşağıya inen” yol başladığı yere geri döndüğünde zirveye ulaşır. Anlatıcı şunları söyler: “Bana durmaksızın şarap ver. Al renge boya ölü yüzümü. Kırmızı şarap ile yıka bedenimi. Bir asma ağacından oy tabutumu ve beyaz şarap ile yıka onu.” Son nefes, nedensiz lütuflar için bir şükür niyazı olmalıdır: “Senin hakkında bütün bildiklerim Sana ulaşmanın tek vasıtası idiyse bağışla beni.”
Yalsızuçanlar, Khalil Gibran’ın Peygamber ve Nietsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt eserlerinde kendini gösteren geleneğe uygun olarak, Fars mistiklerinin en lirik olanını günümüzün tabiri ile müstehzi 21.yüzyılda dile getirmekte başarılı oldu.
[1] “Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedi kalacakları Naîm cennetleri vardır.” (Lokman Suresi, 8)