 |
Yeni Öykü: Sessiz. .
Sen elifsin.
Çünkü otuzüç yıl önce doğdun ve birsin.
Ben he'yim. Kırkdört yıl önce öldüm ve ikiyim.
İkimiz bir olunca aşıklar ah çeker. Ah bir iklimdir, orada sadece benzersizler oturur.
tamamı... |
 |
 |
Başka mıntıkanın lakırdısı...
Şafaktan bir saat önce uyandı. Suadiye'deki Cemal apartmanının teras katındaki iki odalı evinin, denizi gören penceresinden baktı. Deli bir poyraz, dokunduğu her şeyi dondurarak esiyordu.
tamamı... |
 |
 |
Seyda...
Ama, şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır muhabbetinden vazgeçmiyordu.
Nihayet ısrarlarına dayanamayıp kabul ettim ve Cuma günü öğleden sonra oniki kişilik bir minübüse yirmi kişi tıkınarak Menzil'e doğru yola çıktık. Ahmed hoca mihmandarımızdı. Nurşin'li bir seyyit. Hafız ve molla. En çok ilgimi çeken Mem u Zin şerhi okumuş olması. Risale-i Nur'dan da tederrüs etmiş.
tamamı... |
 |
 |
Ateş çemberi...
"Dün akşam yolda gördüm/ Seni yıllardan sonra" çalıyordu radyoda. Dükkândan dışarı taşan sese zaman zaman şişko kebapçının çırağı eşlik ediyordu alüminyum tepside üzeri tabakla kapalı kebap servisini taşırken. Şükran Ay söylüyordu şarkıyı.
tamamı... |
 |
 |
Yeni öykü: Halamın çiçekleri...
Ondan ala çiçek yoktu, halamın çiçekler ilahisindeki çiğdemden.
Halamın boynu lale gibi eğriydi.
Al baharlı mavi dağlar derken ela gözlerindeki hüzün koyulaşırdı.
tamamı... |
 |
 |
Rüya ile tabiri ...
Ben cahilim bilemiyorum, bu yazılardan bir şey anlamıyorum. Ben bu yazgılara tahammül edemiyorum. Bu yalnızlıklar beni üzüyor, buna dayanamıyorum.
Biliyorum seni bana vermeyecekler. Ben bu yükleri nasıl taşıyacağım?
tamamı... |
 |
 |
Garip...
Seni gecenin, soğuğun ve kalabalığın içinde görünce dilime gelen bu oldu: Garip. Sen garipsin. Görüyorum. Şimdi bu kanepede otururken gözlerine, onlardaki gurbete bakıyorum. Gurbetin bir resmisin sen.
tamamı... |
 |
 |
Yüzüm...
Annemin de adı Ayşe, benim de. O yetmişiki yaşında ben otuzüç. Otuzüç sayısının uğuruna inanmıştım hep. Bu yüzden yaşadığım olayın da ne olursa olsun hayırlı olduğunu düşünüyorum. Ama yüzüm çok değişti, yüzümle birlikte özüm değişmedi ama içime bir şeyler katıldı bunu hissediyorum.
tamamı... |
 |
 |
Av...
Alnıma bakıyorum aynada. Alnımdaki yazıya. Dünya köhnemiş bir avdır diyor.
Kara bir yazı benimkisi. Beyaz zemine siyah harflerle yazılmış kara bir yazı. Karayazıma bakıyorum. Bazen avcı bazen avsın sen diyor.
tamamı... |
 |
 |
Bu sabah...
Giderken içimi çekip götürdün beni burada ölü, cansız bıraktın. Sen gidince her şey öylesi bir sessizliğe düştü ki, boynumun yarısı kesilmiş kanım göğsümden akarak şıp şıp beynime damlıyor gibi bir cansıkıntısı belirdi.
tamamı... |
 |
 |
Yar kokusu...
Nereden nasıl kaçtın, buraya ne zaman geldin bilemedim.
Adın Meryem ve Fatıma'nın lakabıymış yeni öğrendim.
Suya benziyordun, bir bulut gibi beni kendimden geçirdin, sarhoş ettin.
tamamı... |
 |
 |
Bir gülüm bağ içinde...
Seni tanımıyorum adın Berfin belki bilmiyorum, ama oradasın, o uzak baharın içinde, gönül bir bağ ise onun içinde, bir yerdesin.
tamamı... |
 |
 |
Denizde ölüm...
Bunu senin otuzikinci doğum gününün akşamı yazıyorum.
Bil ki Allah alemin bir yerini başka bir yerine bağlamıştır.
Burası bir dairedir.
Dairenin bir noktası başka bir noktasına bağlıdır.
tamamı... |
 |
 |
Vebal...
Gece uyuyamadım. İçimi kavuran sıkıntıyla bir o yana bir bu yana devinip durdum. Şafağa doğru çıktım yataktan. Gidip arındım. Cildimi kazırcasına ovdum, yıkanıp temizlendim. Biraz ferahlık oldu. Perdeyi açtım. Gök yavaş yavaş gümüşe dönüşüyordu.
tamamı... |
 |
 |
Kırmızı Bir yağmur...
Beni ancak sen temizleyebilirsin. Su gibisin. Temiz, arı, durusun, beni kirlerimden ancak sen arındırabilirsin. Bu yükler belimi büküyor. Bunları taşıyamıyorum, beni ancak sen kurtarabilirsin.
tamamı... |
 |
 |
Bahnhoftan Dönerken İçime Bıraktığın Tuhaf İşaretler...
Formun üstünde şöyle yazıyordu(n) : 'sen bana neden yabancı gibi soğuk ve uzaksın? aramızdaki dil yıllarla birlikte çürüdü mü? su gibi duruydu hani. su çürür mü?
ben sana bir çığlık gönderiyorum. bağırdığımı sanıyorum. ama sesim çıkmıyor sanki.
duymuyor musun? neler olduğunu anlamıyorum. nolur bana gerçek bir kelime.
tamamı... |
 |
 |
Olmadık bir şey...
Dün gece seni rüyamda gördüm anne. Bana yine, "oğlum içme bu kadar hap, kendine acımıyor musun?" dedin. Ben çok küçüktüm, sen ise yaşlıydın. Akşam seni görebileceğimi sanmıyordum uyurken. Ama birden uyku gözkapaklarımı indirdi ve karanlık oldu. Sonra birden seni gördüm...
tamamı... |
 |
 |
Yeni Öyküler...
Bu boşluğa nasıl daldım bilmiyorum. Gözümü karartmış olmalıyım. Hatırlıyorum, herşey ansızın olup bitti. O gün göle, ördek ve martılara bayat ekmek kırıntılarını vermek ve ormanda yürümek için gitmiştim...
tamamı... |
 |
 |
Ay...
Henüz gökmavisi koyulaşmamıştı. Konuk olduğum evin bahçesine çıkmıştım. Karadutun yanındaki tahta iskemleye oturmuştum. Sigara yakmıştım. Dumanını savururken birden seni gördüm. Ne zamandır seni göremiyordum. Şimdi yarımsın. Ne zaman tam olacaksın?
tamamı... |
 |
 |
Terk...
Bir adım attım.
Önce şirketteki işimi bıraktım. Sabah eşim, 'ayol yine geç kalacaksın, hadi uyan artık' diye dürtüklerken 'evet' dedim kendi kendime, 'uyanmalıyım.'
tamamı... |
 |
 |
Tekfener...
Hava kuru ve sıcak. İnsanların ve ağaçların gölgeleri uzuyor. Eşikler süprülüyor, kapı önleri sulanıyor. Anneler, sokakta birdirbir, sek sek, çember ve misket oynayan çocukları uyarıyor.
tamamı... |
 |
 |
Çocuk Şehrinde...
Cenazemin başındayım. Başımda örtü. Zebaniler kolluyor. Kemiklerim şehrin dört bir yanına yayılmış. Güneş yükseliyor. Kalbim avuçlarımda bir güvercin kanadı. Güneş kırılıyor. Vicdanımla bahara giriyorum.
tamamı... |
 |
 |
Güneşin Işınlı Kalkanı...
Siyah kardeşini uğurladı. O da atına binerek geri döndü. Akşam evinde dinlendi. Güneş yere doğru eğildi, yüzünü gizledi. Göğün benzi samur gibi belirdi. Dünya yüzüne kömür gibi boya sürdü. Görür gözler yumuldu, uyanıklar da uyudu.
tamamı... |
 |
 |
Kış...
Sonra ayrıldık suşehrinden babam zaten ailesiyle sorunlu olduğundan anayurdu babayurdu inanmıyordu böyle işlere lanet olsun size dedi
tamamı... |
 |
 |
Yalsızuçanlar'ın yeni kitabı Ayan Beyan'dan bir öykü:
Ayan Beyan...
Sen denizsin, ben kıyınım. Sen olmayınca ben denizsiz kıyı gibiyim.
Kıyısız deniz olur belki ama denizsiz kıyı nasıl olabilir?
Sen olmayınca ben denizi olmayan bir kıyı nasıl olursa öyleyim.
tamamı... |
 |
 |
Yalsızuçanlar'ın yeni kitabı Ayan Beyan'dan bir öykü:
Yorgun Yankı...
Yazarın yeni öykülerinden oluşan Ayan Beyan Sel Yayıncılık'tan Kasım 2005'te yayımlandı... Sizi kitaba havale ederek Ayan Beyan'dan tadımlık bir öykü sunuyoruz:
Ben oyun sanmıştım. Konya'dan kaçıp gelirken bu kentte iyi bir oyuncu olacağımı ummuştum. Sen bana ilk karşılaştığımız o kafede 'tehlikeli bir oyun' demiştin. Ben sadece oyuncu olmak istiyordum, gerisi umurumda değildi.
tamamı... |
 |

|
Öyküler Kitabı'ndan bir öykü: Kafesten Kuş Uçmuş Gibi...
Şeffaf elleriyle dünya gurbetine batmış sırılsıklam bir gözbebeğiydim. Her şey dünyaya açılan bir menfezdi ve morga getirildiğimden beşyüzyıl sonra adli otopsi için gelen doktora, saçlarımın müziğini duyurdum.
Kadavralar teknik dilleniyordu...
tamamı... |
 |

|
Sırlı Tuğlalar'dan bir öykü: Hu...
Hak bir görül verdi bana
Ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şadi k'lar
Bir dem gelir giryan olur
tamamı... |
 |

|
Sırlı Tuğlalar'dan bir öykü: Der...
dünyayı sessizlikle saymayı biz Tanrı'dan öğreniyoruz
Tanrı sessizliğin sayılması mıdır
sayı tedirgindir bilen bilir
birlikte oynarken sayılar bilhassa tedirgin edicidir
birlikte şöyle yazılır : ben ve ötekiler
tamamı... |
 |

|
Sırlı Tuğlalar'dan: Akla Veda...
Poseidon, kahvede köylülere anlatıyordu,'üç kardeş olduğumuz için Koronos'un dölü, Rheia'dan doğan Zeus, ben ve Hades ölülerin kralı anlaştık aramızda, evreni üçe bölerek pay ettik. Kurada ben gri denizi çektim sonsuz ikametgahım olarak. Hades'in payına sis ve karanlık düştü...
tamamı... |
 |

|
HİÇ'den bir öykü: Bir Göz Mesafesi...
Buradan bakınca şu dağlar ağır ağır yaklaşıyor. Bir vaktin dönmesi gibi. Yavaş yavaş büyüyor bakınca bu pencereden. Bu batıya bakan penceresi evin. Evin ikinci katında, batıya bakan iki odadan biri. Burada geçiyor ömrümün yarısı...
tamamı... |
 |

|
Öyküler Kitabı'ndan bir öykü: Gerçeği İnciten Papağan...
'Hayalini ele al benimle gel' dedi Yeşil Gözlü Adam. Papağan, 'önce yolu betimleyin' dedi.
Adam, 'kuşatmadan mı?' diye sordu. Papağan, 'önce kuşatın sonra betimleyin o halde' dedi...
tamamı... |
 |

|
Halvet Der Encümen'den bir öykü: Çarkıfelek...
Gurum sana gelirken bütün kaygılarımdan ve korkularımdan sıyrılmam gerektiğini fısıldıyor.
Az önce ayrıldığım Paderborn'da ruhuma giren dostlarımın çizdiği bir resim var: Orada, uzakta, yemyeşil bir belirsizlikte aslına döndürmek üzere hakikatin uzaklarına savrulmuş bir çift göz tuzağını kurmuş, avını bekliyor...
tamamı... |
 |

|
Şehirleri Süsleyen Yolcu'dan bir öykü: Elif Gibi Yapayalnızım...
Herşey karanlığı gören yarasa nefretiyle başladı. Biz O'na kurbandık. Bunu tekbirlerimizle açıkladık. Tekbirimizle nefislerimizi kurban ettik. Babam kurbanda koçu keserken tekbir getirirdi. Ben korkardım. Annemin yanına giderdim. Koçun sesinden ürperirdim. Tekbir ne demek anne? Nefislerimizi kurban ettik. Elif gibi yapayalnızım...
tamamı... |
 |

|
40 Gözaltı Öyküsü ve Diğerleri'nden: Gözaltı öyküleri...
Beni karakola götürdüler. İfademi alırlarken ismini bilmediğim bir görevli bana soru sordu. Soruyu anlamadığımı söyleyince, görevli ayağa kalktı. Bir anda karın boşluğuma tekme attı. Darbe sonucu düştüm. Düştükten sonra aynı kişi tarafından yine tekmelendim. Tekmelerden sonra kan kokusu hissettim...
tamamı... |
 |

|
Kuş Uykusu'ndan: Personel müdürlüğü'ne...
Sayı: 1996/30
Konu: Paylaşılmış sözcükler hk.
Müdürüm,
Evvela ne zaman çıksam evimle kentin ayrıştığı duvarı aşamıyorum.
Fevkalade kıyısız, dipsiz öğütler veriyorsun, gönlümün meyvesi düşmüyor.
Mamafih size durmaksızın paradan söz edenlere şaşmayın efendim.
Keza onlar, geceleri dünyayı uyuturlar.
tamamı... |
 |

|
Bir Yolcunun halleri'nden: Tünel...
Her zamanki gibi yeni umutlar vadetmeyen sevimsiz, sıkıcı bir güne başlamak üzere uyandı.
Sabah
. Ne ferahlı bir hüzündü oysa. Eşinin 'geç kalıyorsun saat yediye geliyor, hadi artık lütfen, kahvaltı hazır, çocuklar beslenme çantalarını aldınız mı, hay Allah nereye gider bu fırça, yine noldu niye ağlıyorsun yavrum gibi telaşlı bağırtılar yoktu. Çünkü eşi yoktu. Yalnız yaşıyordu...
tamamı... |
 |
|
Şathiye [öykü :: PDF] |
 |
|
Pınar Sineması [öykü :: PDF]... |
 |

|
Hiç :: Flash e-öykü
Sadık Yalsızuçanlar'ın Hiç isimli öyküsü flash formatıyla hazrlandı. "Hiç e-öykü" flash'ta hazrlanmış ilk e-öykü olma özelliği de taşıyor.
E buyrun öyleyse... |